.
.

   
 
  Allah'a(cc) İman ve Allah(cc) Teâla’nın Yüce Sıfatlar -1-
 
Allah'a(cc) İman ve Allah(cc) Teâla’nın Yüce Sıfatlar -1-

İslâm akâidinde önemli bir yeri olan “Allah (c.c)’ın sıfatlarına îman” konusu hakkında, genel hatlarıyla ve mezheplerin bu konudaki görüşleri, Allah (c.c)’ın sıfatlarına îman bakımından durumumuzun nasıl olması gerektiği gibi hususlar üzerinde kısa kısa da olsa bilgiler vermek istiyoruz.
Allah Teâlâ’nın yüce zâtı hakkında vâcib (zorunlu) ve mümtenî (imkânsız) olan sıfatlar ve bunların zıtları şu şekilde sıralanmaktadır:
VÂCİB SIFATLAR
1- Vücûd: Allah Teâlâ’nın var olması.
2- Kıdem: Allah (c.c)’ın ezelî olması, varlığının başı olmaması.
3- Bekâ: Allah (c.c)’ın ebedî olması, varlığının sonu olmaması.
4- Muhâlefetün li’l-Havâdis: Allah Teâlâ’nın kâinatta mevcut olan hiç bir şeye zât ve sıfat bakımından benzememesi.
5- Kıyam bi-nefsihî: Allah Teâlâ’nın vücûdu, kendi zâtının muktezâsı olan ve başkasına muhtaç bulunmayan.
6- Vahdâniyet: Allah Teâlâ’nın zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde bir tek olması, ortağı olmaması.
7- Hayat: Allah Teâlâ’nın diri, yâni hayat sâhibi olması.
8- İlim: Allah Teâlâ’nın her şeyi bilmesi.
9- Kudret: Allah Teâlâ’nın her şeyi yapmağa muktedir olması.
10- İrâde: Allah Teâlâ’nın dileme ve ihtiyâr sâhibi olması.
11- Semî’: Allah Teâlâ’nın her şeyi işitmesi.
12- Basar: Allah Teâlâ’nın her şeyi görmesi.
13- Kelâm bi-nefsihî: Allah Teâlâ’nın zâtına mahsus sözü olması.
14- Tekvin: Allah Teâlâ’nın bilfiil yaratması.
Allah Teâlâ’nın vücûd sıfatına; “Sıfatı-ı Nefsiyye”, daha sonra sayılan beş sıfata; “Sıfat-ı Selbiyye”, son sekiz sıfata da “Sıfat-ı Sübûtiyye” veya “Sıfat-ı Meânî” denir.
Sayılan bu on dört sıfat, Allah Teâlâ’nın zâtına vâcibdir.
MÜMTENÎ SIFATLAR
Vâcib sıfatların zıdları (karşıtları) ise şu şekilde sıralanmaktadır:
1- Adem: Yokluk. Allah Teâlâ’nın olmaması düşünülemez.
2- Hudûs: Sonradan olmak.
3- Fenâ: Varlığının sonu olmak.
4- Müşâbehet ve mümâselet: Sonradan olan bir şeye benzemek.
5- Başkasına muhtaç olmak.
6- Taaddüd: Birden fazla olmak.
7- Ölü olmak.
8- Câhillik.
9- Acz: Âciz olmak.
10- Kerâhiyet: İrâdesizlik.
11- İşitmemek.
12- Görmemek.
13- Dilsiz olmak.
14- Yaratmamak.
Bu sayılanlar; Allah Teâlâ’nın yüce zâtına mümtenî olan “Noksan Sıfatlar”dır. Ancak bu gibi sıfatlar yaratılmışlar için geçerlidir.
Hak Teâlâ’nın yüce zâtına vâcib olan sıfatların ve bunların karşıtlarının kelime anlamlarını verdikten sonra bu sıfatların îzâhına geçebiliriz.
ALLAH’A ÎMAN
İslâm’da îmân esaslarının birincisi Allah’a îmandır. Diğer esaslara inanmak, evvelâ bu ilk esasa inanmaya bağlıdır. Bunun için de her şeyden önce, Allah’ın varlığını akıl yoluyla bilmek, âkil olan ve ergenlik çağına eren her şahsa farzdır.
Allah Teâlâ’ya îmân etmek; yalnız Allah Teâlâ’nın zâtına inanmaktan ibâret olmayıp, aynı zamanda, o yüce varlığın Zât-ı İlâhî’si hakkında vâcib olan kemâl sıfatlarıyla, yüce zâtının vasfedilmesi mümteni (mümkün olmayan) noksan sıfatları ve Zât-ı Bârî’si hakkında inanılması câiz olan sıfatları icmâlî veya tafsîlî olarak bilmek ve inanmakla olur. “Allah Teâlâ’ya îman” sözünden maksad işte budur.
Allah Teâlâ’nın Zâtı ve Sıfatlarına İcmâlî Olarak Îman: Allah Teâlâ hakkında şunlara inanmak şarttır:
a) Allah (c.c), Zât-ı İlâhî’sine lâyık olan bütün kemâl sıfatlarla muttasıftır.
b) Allah (c.c) yüce zâtına lâyık olmayan her türlü noksandan münezzehtir.
c) Kemâl ve noksan sıfatlar dışında kalan şeyler, Allah’ın zâtı hakkında câizdir.
Bunları kabul edip söylemeye, yâni Allah’ın yüce zâtı hakkında vâcib, câiz ve mümteni’ olan şeyleri topluca bilip öylece inanmaya, Allah Teâlâ hakkında icmâlî îman denir.
Cenâb-ı Hakk’ın, dilediğini yaratmak veya yaratmamak, yok etmek veya etmemek, affetmek veya etmemek, ceza vermek veya vermemek, emirlerine itaat eden kimseyi mükâfatlandırmak veya emirlerine isyan eden kimseye azâb etmek gibi şeyler, Zât-ı İlâhî hakkında câiz olan şeylerdendir.
Kur’ân-ı Kerîm’de buyurulan; “Rabbin dilediğini yaratır ve dilediğini seçer.” (Kasas: 68) ve “Şüphe yok ki, Allah dilediğini yapar.” (Hacc: 14) meâlindeki âyetler ile; “Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz.” hadîs-i şerîfi, bu hakîkati açıkça ifâde eden ilâhî burhanlardır.
O hâlde her müslümanın, kısaca; Allah Teâlâ’nın bütün kemâl sıfatlarıyla muttasıf, noksan sıfatların hepsinden münezzeh olduğuna inanması şarttır.
Allah’ın Zâtı ve Sıfatları Hakkında Tafsîlî Îman: Zât-ı Bârî’nin mâhiyetini insan aklı kavrayabilir mi? Bu konudaki gerçek şudur. Yaratıkların en mükemmel ve şereflisi olan insan, kendisine verilen akıl ve duyu organlarıyla, yaratıcı ve terbiye edici olan Zât-ı İlâhî’nin hakîkî hüviyetini bilme ve O’nu idrâk etme kudretine sâhip değildir. Çünkü duyu organları ve aklî idrâki sınırlı olan insan; zâtıyla, sıfatlarıyla hudutsuz olan ve her tasavvurun üstünde bulunan mutlak kemâl, mutlak kudret, irâde ve ilim sâhibi, eşsiz ve benzersiz yüce Allah’ın ilâhî hakîkatini anlayamaz. Buna beşerî kudret ve tâkati kâfî gelmez.
Bunun içindir ki, her mükellef, Allah’ın vücûdunu ve birliğini bilmekle mükellef olduğu hâlde, O’nun yüce hakîkatini, ilâhî hüviyetini araştırmak ve öğrenmekle mükelleftir. O hâlde, ilâhî sıfatlarının hakîkatini de idrâk etmeye imkân yoktur. Ancak biz, icmâlî olarak, kemâl sıfatlarıyla muttasıf, noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu aklımızla idrâk edebiliyor ve bunun tafsîlâtını mukaddes Kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’den öğreniyoruz:
Kur’ân-ı Kerîm’in bir çok âyetlerinde Rabbimizin “Esmâü’l-Hüsnâ”sı dediğimiz doksan dokuz güzel isim zikredilmiştir. Cenâb-ı Hakk’ın bir de hâs (özel) ismi vardır. O da “Allah” lâfz-ı şerîfidir. Bu isim ilâhî mevcûdun en büyük isme olup, O’nun özel ismi olması îtibâriyle, diğer güzel isimlerinin delâlet ettiği bütün vasıfları içine alır. Bu sebeple Allah ism-i şerîfi Kur’ân-ı Kerîm’de 2800 defa zikredilmiştir. Hakk Teâlâ’nın “Rabb” ismi de 960 defâ zikredilmiştir. Başka hiç bir isim, bu iki isim kadar kullanılmamaktadır. Allah’ın Rabb isminden sonra en çok geçen ve en mühim sayılan isimleri; “Rahmân, Rahîm ve Mâlik”tir. Bu dört ism-i şerîfe, Cenâb-ı Hakk’ın “Rubûbiyet Sıfatları” adı verilir.
“Rabb” isminin asıl mânâsı; “Bir şeyi derece derece yükselterek, gâyesi olan en mükemmele ulaşıncaya kadar kollayan” demektir. O hâlde, Rabb, kâinatta bulunan her şeyi terbiye edip yetiştiren ve kemâle eriştiren Hakk Teâlâ’nın en başta gelen Rubûbiyet sıfatıdır.
“Rahmân ve Rahîm” isimleri ise “rahmet” kökünden gelir. Allah’ın mahlûkâtına olan sevgisi, rahmet ve merhameti hudutsuz olup, adâleti yerine getirmekle mükellef mânâsına gelen “Hâkim” kelimesinden farklı olarak, kötülük yapanı dilerse cezâlandıracağı ve dilerse affedeceği mânâsını da ifâde eder.
 
 
  Bugün 52 ziyaretçi (55 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol