NAMAZLARDA RUKU
Namazlarda rüku da bir rükün olduğundan farzdır. Kıraetten sonra eğilerek rükua varılır. Baş ile sırt düz bir doğrultuda bulunur. Eller dizlere kadar uzatılıp dizler kavranır. Ayakta namaz kılan kimsenin rüku için yalnız başını eğmesi kâfi gelmez. Arkasını da eğerek doğru bir çizgi gibi düz bir durum almış bulunur. Bu, tam bir rükudur. Rükua giden kimse böyle bir vaziyet almaz da kıyama daha yakın bir şekilde eğilirse, onun rükuu sahih olmaz. Fakat rüku vaziyetine daha yakın eğilmiş ise, rükuu sahih olur.
Otururken namaz kılan kimse, rükua vardığı zaman alnı dizlerine paralel olacak derecede arkasını eğmelidir.
Rükuda bulunuyor gibi kanbur olan kimsenin rükuu başını biraz eğmekle olur. Kanburluğu rüku sayılmaz.
İmama rüku halinde yetişen kimse, ayakta tekbir alıp ondan sonra rükua gider. Bu tekbiri rükua yakın vaziyette alırsa namazı bozulur, imama uymuş olmaz.
İmam henüz rükuda iken yetişip de ona uyarak rükua varan kimse, o rekatı imamla kılmış sayılır. Fakat bir insan, imam rükuda iken tekbir alıp da, imam rükudan kalktıktan sonra rükua gitse, o rekata yetişmiş sayılmaz, bir rekatı kaçırmış olur. Kaçırdığı rekatı namaz sonunda imam selâm verdikten sonra tek başına kılar.
İmama uyun kimse, imamdan önce rükua varıp daha imam rükua gitmeden başını kaldırırsa, bu rüku yeterli olmaz. Bunu imamın rükuu ile iade etmezse namazı bozulmuş olur.
İmamdan önce rüku veya secdeden başını kaldıran kimse, imama aykırı davranışını, gidermek için hemen rüku veya secdeye döner.
İmama rükuda yetişen kimse iki tekbire muhtaç değildir. Ayakta "Allahü Ekber" deyip hemen rükua gider. Bu bir tekbir ile hem iftitah, hem de rüku tekbirini almış olur. (İmamet bahsine bakılsın.)